“(Geleceğin böylesi bir toplumunda) doğal arkadaşlık; binlerce yıllık suni girişimin üretimediği kendiliğinden olan, özgür, kişisel sevginin katılığıyla sertleşmiş olan bir örgütü yaratacaktır”, Voltairine de Cleyre.
Anarşizmin yetkenin liberal eleştirisini derinleştirdiğini; feminizmin ise bireyselin tanımını genişlettiğini gördük. Ancak anarşizmle feminizm arasındaki ilişki bir çözüme kavuşturalamamış, ve hatta bazen de çelişkili olarak gözüküyor. Bu yüzden, L. Susan Brown [şöyle diyor]: “anarşizm, erkin eleştirisiyle feminizmin ötesine geçer ve onu içine alır” (Brown, s. 209). Ama aynı zamanda English Zero Collective [açısından ise], “feminizm anarşizmin ötesine geçer; çünkü feminizm yetke, hiyerarşi ve liderliğin gerçekte erkek iktidarının yapıları olduklarını gösterir” (Zero Collective, s. 7). Anarşizm ve feminizmin her ikisi de toplumun bütününe hitap eder, ancak hiç birisi bir diğeri üzerinde hegamonik bir hakimiyet iddiasında bulunamaz. Yetmişlerde tekrar yükselme gösteren ilgiye ve Carol Ehrlich, Peggy Kornegger ve diğerlerinin etkili yazılarına rağmen, anarşist feminist kuram bugün hala nispeten gelişmemiş bir haldedir. Hala, bu oldukça farklı iki politik felsefenin bir sentezi –her ne kadar olası ve istenir olsa da– tamamlanmayı beklemektedir. Bugün için, her biri diğerine içerik ve kavrayış katarak, diğerini ele almak için kullanışlı bir yapı sunmaktadır. Ancak anarşizm ve feminizmi birleştirmek yerine, alternatif bir yaklaşım kendisini dayatmaktadır. Toplumsal anarşizmin ve radikal feminizmin her ikisi de, bireyin topluluğun karşısına konduğu bireyci kökenlerin ötesine geçmeye teşebbüs eden girişimler ortaya koymaktalar. Farklılaşmış bireylerin çeşitlilik-içinde-birlik halinde topluluğun birer parçası haline geldikleri, doğmakta olan ekoloji alanına gözlerimizi çevirerek bu ikiliğin üstesinden gelebiliriz (Bookchin). Yeni bir makalesinde, Thomas S. Martin feminizm, anarşizm ve ekolojinin [birlikte] örülmesinin gerçekleşmeye başladığını belirtiyordu (Martin). Feminizm çözgü [dokumacılıkta argaçların --mekikle enine atılan ip-- geçirildiği uzunlamasına ipler], anarşizm argaç [dokuma tezgahlarında enine atılan ip] ve ekoloji ise ipliktir [lif]. Bu hareketleri birbirine yaklaştıran şey ise ona göre hakimiyetin analizidir. Hakimiyetin [tahakkümün] eleştirisinin anarşizm, feminizm ve ekoloji arasındaki temel ilişki noktası olduğu şüphesiz olmakla beraber, hakimiyet insan davranışının sadece tek bir yanıdır. Ataerkil düşüncenin kadınların yaşamlarını ne ölçüde değersizleştirdiğini ortaya koyması feminizmin tibarına olan bir şeydir. Böylece sadece düşünce ile hissiyat, kamusal ile özel birbirinden tamamiyle ayrılmıyor, ama aynı zamanda türlerin muhafazası için asli olan davranışlar da hafif gösteriliyor. Sadece gençlerin değil; ama hastaların, yaşlıların ve sıkça da erkeklerin bakımı görevi kadının üstüne düşer. Karşılıklı yardımlaşmayı mümkün kılan özen gösterme ve empati, kadın kültürü içinde çocuklar olarak uzayan kalışımız sırasında dikkatli bir şekilde işlenir. Anarşizm gerçekte iktidar ve erk hakkında olan bir kuramdır, ve iktidar ve erk kendi çıkarları doğrultusunda faaliyet gösterme eğilimindedirler. Bir kuram olarak anarşizm, karşılıklı bağımlılığı veya kendinden fedakarlık etmeyi besleyen insan davranışlarını açıklamakta yetersiz kalır. Diğer yandan ise, karşılıklı bağımlılık ve özerklik arasındaki ilişkiye daha keskin bir odaklanma getiren kadın hareketi ise iktidarı incelemesinde tek bir [ortak] sesle konuşmaz. Ekoloji, belki de bize her birinin [kendine özgü] kavrayışlarını içine alacak daha geniş bir kavramsal yapı sunabilir. Ekolojik bir modelde (burada aslında toplumsal ekolojik olanından bahsediyorum), ne anarşizm ne de feminizm bir diğerinin yapısına uymaya zorlanmayacaktır. Bunun yerine, her biri bağımsız olarak, daha doğrusu karşılıklı bir bağımlılık içinde gelişebilecektir. Ekolojik düşünüş feminist felsefeci Lorraine Code’un son çalışmasının temelini oluşturmaktadır. Ekofeminizmin sorunlu kadın/doğa kimliğine ve gizli “temel” ebedi kadınlığına karşı eleştirel olmakla beraber, Code ekolojik bir modelin feminizm için bir araç olarak değerini kabul eder:
“Topluluk-yönelimli, ekolojik olarak sorumlu bir toplum, katılım ve karşılıklı ilgiyi merkezi değerler yapacaktır; ve topluluk üyeleri arasındaki tartışmaları birer zıtlaşma olarak değil, birer sohbet olarak yeniden yapılandıracaktır. Amacı karşılıklı desteklemeyi ve baskıcı olmayan bir atmosferi geliştirmek olacaktır” (Code, s. 278).
Bunun da ötesinde ekoloji, feminizme “farklı görünmelerinin [ing. manifestations, pratikte ifade edilmelerinin] yanından geçerek hakimiyet, sömürü ve baskı sistemleri ve biçimleri arasındaki karşılıklı bağlantıları belirgin hale getirecek sağduyulu görüş açılarını geliştirilmesi için alan açacak” (Code, s. 271) araçları sağlayabilir. Ekolojik düşüncenin kendisi liberal geleneğe pekçok şey borçludur. 19′uncu yüzyıldaki coğrafyacı Peter Kropotkin’den modern günümüz toplumsal ekolojisti Murray Bookchin’e kadar, doğaya hakim olmayı amaçlamayan yüz-yüze demokrasi[-yi yaşatan] topluluklar; biyosferin [dünyanın kara, deniz ve tatlı sularında yaşam belirtilerine rastlanan kısımlar] bütünselliğine karşı varolan endüstriyel kapitalist tehdide karşı alternatifler ortaya koyarlar. Burada gözden kaçırılan şey belki de, bu ekolojik görüşlerin bir ilişkilendirilmiş [ing. mediated, arası bulunmuş], feminist olan kamusal/özel görüşmelere eklemlenebileceğidir. Belki de böylece, kadınlarla erkekler, feminizmle anarşizm arasında üretken bir diyaloğun başlaması için bir yol açabilirler. Yeni bir politik biçim ortaya çıkabilir: izole haldeki bireyler vurgusuna sahip liberal ataerkilliğin ötesine geçerek; eşitlikçi bireylerin, topluluğun ve Dünya’nın görece bir uyum için birarada gelişip büyüyeceği bir politik biçim.
yazının tamamı: Anarşizm, Feminizm ve Birey – 1994 – Colin Wright
kaynak: http://anarsihaber.org/makale/anarsizm-feminizm-ve-birey-1994-colin-wright/
Anarşizmin yetkenin liberal eleştirisini derinleştirdiğini; feminizmin ise bireyselin tanımını genişlettiğini gördük. Ancak anarşizmle feminizm arasındaki ilişki bir çözüme kavuşturalamamış, ve hatta bazen de çelişkili olarak gözüküyor. Bu yüzden, L. Susan Brown [şöyle diyor]: “anarşizm, erkin eleştirisiyle feminizmin ötesine geçer ve onu içine alır” (Brown, s. 209). Ama aynı zamanda English Zero Collective [açısından ise], “feminizm anarşizmin ötesine geçer; çünkü feminizm yetke, hiyerarşi ve liderliğin gerçekte erkek iktidarının yapıları olduklarını gösterir” (Zero Collective, s. 7). Anarşizm ve feminizmin her ikisi de toplumun bütününe hitap eder, ancak hiç birisi bir diğeri üzerinde hegamonik bir hakimiyet iddiasında bulunamaz. Yetmişlerde tekrar yükselme gösteren ilgiye ve Carol Ehrlich, Peggy Kornegger ve diğerlerinin etkili yazılarına rağmen, anarşist feminist kuram bugün hala nispeten gelişmemiş bir haldedir. Hala, bu oldukça farklı iki politik felsefenin bir sentezi –her ne kadar olası ve istenir olsa da– tamamlanmayı beklemektedir. Bugün için, her biri diğerine içerik ve kavrayış katarak, diğerini ele almak için kullanışlı bir yapı sunmaktadır. Ancak anarşizm ve feminizmi birleştirmek yerine, alternatif bir yaklaşım kendisini dayatmaktadır. Toplumsal anarşizmin ve radikal feminizmin her ikisi de, bireyin topluluğun karşısına konduğu bireyci kökenlerin ötesine geçmeye teşebbüs eden girişimler ortaya koymaktalar. Farklılaşmış bireylerin çeşitlilik-içinde-birlik halinde topluluğun birer parçası haline geldikleri, doğmakta olan ekoloji alanına gözlerimizi çevirerek bu ikiliğin üstesinden gelebiliriz (Bookchin). Yeni bir makalesinde, Thomas S. Martin feminizm, anarşizm ve ekolojinin [birlikte] örülmesinin gerçekleşmeye başladığını belirtiyordu (Martin). Feminizm çözgü [dokumacılıkta argaçların --mekikle enine atılan ip-- geçirildiği uzunlamasına ipler], anarşizm argaç [dokuma tezgahlarında enine atılan ip] ve ekoloji ise ipliktir [lif]. Bu hareketleri birbirine yaklaştıran şey ise ona göre hakimiyetin analizidir. Hakimiyetin [tahakkümün] eleştirisinin anarşizm, feminizm ve ekoloji arasındaki temel ilişki noktası olduğu şüphesiz olmakla beraber, hakimiyet insan davranışının sadece tek bir yanıdır. Ataerkil düşüncenin kadınların yaşamlarını ne ölçüde değersizleştirdiğini ortaya koyması feminizmin tibarına olan bir şeydir. Böylece sadece düşünce ile hissiyat, kamusal ile özel birbirinden tamamiyle ayrılmıyor, ama aynı zamanda türlerin muhafazası için asli olan davranışlar da hafif gösteriliyor. Sadece gençlerin değil; ama hastaların, yaşlıların ve sıkça da erkeklerin bakımı görevi kadının üstüne düşer. Karşılıklı yardımlaşmayı mümkün kılan özen gösterme ve empati, kadın kültürü içinde çocuklar olarak uzayan kalışımız sırasında dikkatli bir şekilde işlenir. Anarşizm gerçekte iktidar ve erk hakkında olan bir kuramdır, ve iktidar ve erk kendi çıkarları doğrultusunda faaliyet gösterme eğilimindedirler. Bir kuram olarak anarşizm, karşılıklı bağımlılığı veya kendinden fedakarlık etmeyi besleyen insan davranışlarını açıklamakta yetersiz kalır. Diğer yandan ise, karşılıklı bağımlılık ve özerklik arasındaki ilişkiye daha keskin bir odaklanma getiren kadın hareketi ise iktidarı incelemesinde tek bir [ortak] sesle konuşmaz. Ekoloji, belki de bize her birinin [kendine özgü] kavrayışlarını içine alacak daha geniş bir kavramsal yapı sunabilir. Ekolojik bir modelde (burada aslında toplumsal ekolojik olanından bahsediyorum), ne anarşizm ne de feminizm bir diğerinin yapısına uymaya zorlanmayacaktır. Bunun yerine, her biri bağımsız olarak, daha doğrusu karşılıklı bir bağımlılık içinde gelişebilecektir. Ekolojik düşünüş feminist felsefeci Lorraine Code’un son çalışmasının temelini oluşturmaktadır. Ekofeminizmin sorunlu kadın/doğa kimliğine ve gizli “temel” ebedi kadınlığına karşı eleştirel olmakla beraber, Code ekolojik bir modelin feminizm için bir araç olarak değerini kabul eder:
“Topluluk-yönelimli, ekolojik olarak sorumlu bir toplum, katılım ve karşılıklı ilgiyi merkezi değerler yapacaktır; ve topluluk üyeleri arasındaki tartışmaları birer zıtlaşma olarak değil, birer sohbet olarak yeniden yapılandıracaktır. Amacı karşılıklı desteklemeyi ve baskıcı olmayan bir atmosferi geliştirmek olacaktır” (Code, s. 278).
Bunun da ötesinde ekoloji, feminizme “farklı görünmelerinin [ing. manifestations, pratikte ifade edilmelerinin] yanından geçerek hakimiyet, sömürü ve baskı sistemleri ve biçimleri arasındaki karşılıklı bağlantıları belirgin hale getirecek sağduyulu görüş açılarını geliştirilmesi için alan açacak” (Code, s. 271) araçları sağlayabilir. Ekolojik düşüncenin kendisi liberal geleneğe pekçok şey borçludur. 19′uncu yüzyıldaki coğrafyacı Peter Kropotkin’den modern günümüz toplumsal ekolojisti Murray Bookchin’e kadar, doğaya hakim olmayı amaçlamayan yüz-yüze demokrasi[-yi yaşatan] topluluklar; biyosferin [dünyanın kara, deniz ve tatlı sularında yaşam belirtilerine rastlanan kısımlar] bütünselliğine karşı varolan endüstriyel kapitalist tehdide karşı alternatifler ortaya koyarlar. Burada gözden kaçırılan şey belki de, bu ekolojik görüşlerin bir ilişkilendirilmiş [ing. mediated, arası bulunmuş], feminist olan kamusal/özel görüşmelere eklemlenebileceğidir. Belki de böylece, kadınlarla erkekler, feminizmle anarşizm arasında üretken bir diyaloğun başlaması için bir yol açabilirler. Yeni bir politik biçim ortaya çıkabilir: izole haldeki bireyler vurgusuna sahip liberal ataerkilliğin ötesine geçerek; eşitlikçi bireylerin, topluluğun ve Dünya’nın görece bir uyum için birarada gelişip büyüyeceği bir politik biçim.
yazının tamamı: Anarşizm, Feminizm ve Birey – 1994 – Colin Wright
kaynak: http://anarsihaber.org/makale/anarsizm-feminizm-ve-birey-1994-colin-wright/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder